SÖZÜNÜN ERİ
SÖZÜNÜN ERİ
Bu olayı bana birkaç sene evvel vefat eden bir akrabamız anlatmıştı. Günümüzde çok bilinmese de 1800’lü yıllarda Doğu Karadeniz bölgesinden Rusya’ya çalışmaya giderlermiş. Bizim komşu köylerden 2 gençte Rusya’ya çalışmaya gitmişler. Bir maden ocağında iş bulmuşlar. Haftalıklar dağıtılmaya başlanmış, diğer çalışanlara 100 Manat verilirken, bizimkilere 60 Manat haftalık vermişler. İlk birkaç hafta seslerini çıkartmamışlar. Sonrasında yine aynı şekilde ödeme yapılınca sebebini sormuşlar? Başlarındaki sorumlu kişi demiş ki, siz Müslümansınız, onlar ise Hristiyan, o sebeple sizlere az ödeme yapıyoruz. İki kafadar “bizde Hristiyan olursak aynı haftalığı alırmıyız?” diye sorduklarında, onlardan sorumlu olan Rus “elbette, biz bütün Hristiyanlara aynı ödemeyi yaparız, sizde Hristiyan olursanız size de aynı ödemeyi yaparız, biz hiçbir Hristiyan arasında ayrım yapmayız” demiş.
Akşam olunca bizim 2 kafadar bir araya gelip konuşmuşlar. Hristiyan çalışanlarla aralarındaki ücret farkından dolayı dinlerini değiştirmeye karar vermişler. Sabah ilk işi en yakın kiliseye gidip papaz efendiye Hristiyan olmaya karar verdiklerini söylemişler. Papaz efendi “Sizin daha önceki dininiz ne idi, ne gibi ibadetler yapardınız?” diye sormuş. Bir tanesi “Ben Müslümandım, günde 5 vakit abdestimi alıp camiye namaza giderdim”, diğeri “Bende müslümandım, diğer arkadaşım günde 5 vakit namaz kılardı, ben ise normal vakit namazlarını kılmazdım, sadece Cuma günleri Cuma namazını kılardım” demiş. Sonrasında gerekli dini ritüelleri yapılmış ve Hristiyan olmuşlar. Rusya’da çalıştıkları süre zarfında her Pazar günü kilisedeki ayinlere katılmayı da ihmal etmemişler. Belli bir miktar birikim yaptıktan sonra köylerine geri dönmüşler.
Müslüman olduğu dönemde ibadetlerini aksatan tekrar eski müslümanlığına geri dönmüş. Müslüman olduğu dönemde 5 vakit namazını kılıp Hristiyan olan ise ahdine sadık kalmış. Hayatının yarısını müslüman, yarısını hristiyan olarak tamamlamış. Anlatılırki Cuma günleri minareden sela okunmaya başlayınca baltayı sırtına vurup ormana doğru yollanırmış.
Bu adamların hangi köy ve süleleden olduklarını sormama rağmen, geride kalanlar rencide olmasın diye bana kim olduklarını söylemedi bu hikayeyi bana anlatan akrabamız. Kendisi birkaç sene evvel rahmetli oldu, yazıyı yazmadan oğlunu arayıp olayı sordum, oda bana aynı şekilde anlattı, ancak hangi sülaleden olduklarını kendisinin de bilmediğini söyledi.
Rahmetli sadece bir ip ucu verdi. Geride kalanlarında aynı dedeleri gibi yaşamaya devam ettiklerini söyledi…:)))